Ağustos ayında açıklanan enflasyon rakamları, ekonomi yönetiminin zafer naraları atmasına neden oldu. TÜİK’e göre yıllık enflasyon yüzde 51,97’ye geriledi, yani son bir yılın en düşük seviyesinde. Bu veriler, sıkı para politikalarının ve baz etkisinin meyvesi olarak sunuluyor. Ancak bu rakamların ardında yatan gerçekler ve bizlere anlatılmayanlar üzerine düşünmek gerek.
Yıllık enflasyonun yüzde 61,78’den yüzde 51,97’ye gerilemesi, fiyat artışlarının hız kesmesi anlamına gelse de aslında vatandaşın cebine yansıyan bu düşüş yok. İnsanlar marketlerde, faturalarda ve kiralarda her geçen gün daha fazla para harcamak zorunda kalıyor. Gerçek olan şu ki fiyatlar yükselmeye devam ediyor; sadece artış hızı biraz yavaşlamış gibi gösterilmeye çalışılıyor. Tam bir illüzyon ekonomisi yani.
Bağımsız araştırma grubu ENAG’a (Enflasyon Araştırma Grubu) göre, gerçek yıllık enflasyon yüzde 90,35 seviyesinde. Bu oran, TÜİK’in açıkladığı resmi verinin neredeyse iki katı. Yani sokaktaki vatandaşın hissettiği enflasyon, resmi rakamlardan çok daha yüksek.
Eğitim harcamalarındaki yüzde 120,81’lik yıllık artış ise başka bir trajediyi gözler önüne seriyor. Yeni eğitim dönemi başlamadan ailelerin omzuna binen yük katlanarak artmış durumda. Soru şu; hangi aile, çocuklarının eğitimi için bu kadar büyük bir mali yükü kaldırabilir? Eğitim, geleceğe yapılan bir yatırım ama bu yatırımın maliyeti, orta sınıfı ezip geçiyor. Bu durum, sadece bugünü değil, ülkenin geleceğini de tehlikeye atıyor. Eğitimdeki bu fahiş artışlar, toplumsal adaletsizliğin daha da derinleşmesine neden oluyor. Zengin ile fakir arasındaki makas hızla açılırken, toplumun geniş kesimleri eğitim fırsatlarına erişimlerini kaybediyor.
Gelelim üretici fiyatlarındaki düşüşe. Hükümete göre bu da büyük bir başarı öyküsü oysa üretici fiyatları düşerken, tüketici fiyatlarındaki artış devam ediyor. Aradaki bu makas, aslında üreticilerin maliyetlerinin arttığını ve hala tüketicilere bu gerçek maliyetleri yansıttığını gösteriyor. Yani, fiyatlar bir yerden bir yere kayıyor ama hiçbir zaman gerçekten düşmüyor. Üreticiler, maliyetlerini tüketicilere yansıtarak ayakta kalmaya çalışıyor, bu da nihayetinde vatandaşın cebine daha fazla yük bindiriyor.
Yıllık enflasyonu yüzde 50 seviyelerine çekmek bir plan dahilinde olabilir ama bu planın arkasındaki gerçekçi olmayan iyimserlik büyük bir tehlike. Hizmet enflasyonundaki katılık, önümüzdeki aylarda çok daha sert bir ekonomik manzara ile karşı karşıya kalabileceğimizi işaret ediyor. Konut fiyatları, Merkez Bankası’nın enflasyon raporlarındaki iyimser tahminlere rağmen artmaya devam ediyor. Peki, bu durumda vatandaş ne yapacak? Daha yüksek kiralar, daha pahalı gıda maddeleri ve artan enerji faturalarıyla nasıl başa çıkacak?
Anlayacağınız bugün enflasyonun “düşüş” olarak sunulması, gerçekte halkın refahında bir iyileşme anlamına gelmiyor. Aksine, bu “düşüş” yanıltıcı bir şekilde, halkın giderek daha da fakirleşmesini gizleyen bir araç olarak kullanılıyor. ENAG’ın yüzde 90,35 olarak açıkladığı gerçeğe yakın enflasyon oranı, vatandaşın ekonomik yükünün ne kadar ağırlaştığını açıkça gösteriyor. Her geçen gün artan hayat pahalılığı, vatandaşların alım gücünü hızla eritirken, ekonomi yönetimi başarı hikayeleri yazmaya çalışıyor. Ancak vatandaşın cebi, bu hikayeleri doğrulamıyor.
Bir de işsizliğin ve düşük ücretlerin etkisini unutmamak gerek. Enflasyon verileri ne kadar düşük gösterilirse gösterilsin, işsizliğin yüksek olduğu bir ekonomide gerçek refah artışından bahsetmek mümkün değildir. Bugün, asgari ücretle geçinmeye çalışan milyonlarca insan, enflasyon karşısında ezilmeye devam ediyor. Asgari ücretin her artışında enflasyonun daha da yükselmesi, bu kısır döngüden çıkışın ne kadar zor olduğunu gösteriyor.
Özetle, “enflasyonda bir dönem kapandı” demek için henüz çok erken. Asıl soru şu: Bu kapanan dönem, neyi geride bırakıyor? Daha iyi bir ekonomik gelecek mi, yoksa sadece bir yavaşlamanın ardından gelecek olan daha büyük bir fırtına mı? Çünkü gerçekler, her zaman rakamlardan daha fazlasını anlatır. Gerçek enflasyon, halkın hissettiği, cebinde hissettiği enflasyondur. Ve ne yazık ki bu enflasyon rakamlara yansıtılandan çok daha yüksek.