Bugün, bağımsızlık mücadelemizin en önemli dönüm noktalarından birisi… O nedenle yazımıza 30 Ağustos Zafer Bayramımızı coşkuyla kutlayarak başlamak istiyorum.
Unutmayalım ki “Büyük Taarruz’un” başarıya ulaşması, milletimizin en zor zamanlarda bile azim ve kararlılıkla her şeyin üstesinden geldiğinin en önemli kanıtıdır.
Bu tarihi zaferin yıldönümünde, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını saygıyla anıyor ve Atamızın “Askeri zaferler ekonomik zaferlerle taçlandırılmadığı sürece tam bağımsızlık sağlanmamıştır” sözünü bir kez daha hatırlatmak istiyorum.
30 Ağustos Zafer Bayramımız Kutlu Olsun!
Gelelim bugünkü konumuza… Aslında tam da ekonomik bağımsızlıkla ilgili bir yazı yazdım sizlere…
YA DÖVİZ ŞOKU YA ŞİRKET BATIKLARI
Temmuz 2024 itibariyle Türkiye’nin dış ticaret açığı, TÜİK verilerine göre 7,29 milyar dolara ulaşarak, mevcut hükümetin ekonomi politikalarının iflasını bir kez daha gözler önüne serdi. Bu artış, yalnızca ekonomik verilerdeki sapma değil, hükümetin yıllardır uyguladığı yanlış politikalarında bir sonucu. Türkiye, adeta iki çıkmaz arasında sıkışmış durumda; anlayacağınız “Ya döviz kuru patlayacak ve ekonomiyi kaosa sürükleyecek ya da döviz kuru sabit kalmaya devam edecek ve birçok şirket iflasa sürüklenecek” Her iki seçenek de ekonominin bir uçurumun kenarında olduğunun göstergesi.
PARA POLİTİKASI EKONOMİK PROGRAM DEĞİLDİR!
Hükümet, yıllardır popülist para politikalarını ekonomi programları gibi vatandaşa yutturmaya çalışıyor. Bunu yaparken ya eldeki döviz kaynaklarını sonuna kadar harcıyor ya da şirketleri batırmak pahasına piyasayı tamamen tıkıyor. Gerçek şu ki her iki uygulama da orta ve uzun vadede ekonomiye büyük zararlar veriyor.
Bu zararlardan biri de elbette dış ticaret açığı.
HÜKÜMETİN DÖVİZ İNADI
Dış ticaret açığı, bir ülkenin ithalatının ihracatını aşması anlamına geliyor. Bu, yıllardır devam eden kronik sorunlarımızdan biri. Açığın en önemli kısmı eskiden genel olarak enerji ithalatından kaynaklanıyordu. Ancak son 20 yılda yapılan büyük hatalar bizi hiçbir şey üretemez hale getirdi ve bugün neredeyse her konuda dışa bağımlı hale geldik. Bu nedenle de tüketim ithalatımız hammadde ve enerji ithalatımızı solladı gidiyor.
İşte dövizin yükselmesinden bunun için deli gibi korkuyorlar. Çünkü döviz artarsa ithal malların fiyatları yükselecek ve Türkiye’nin üretimsizliği ve tam bağımlılığı ayan beyan ortaya çıkacak.
Bu yalan ortaya çıkmasın diye hükümet yıllardır her şeyi ve herkesi batırmak uğruna dövizi ölümüne baskılıyor. Bu nedenle Merkez Bankası döviz rezervleri eritiliyor, bu nedenle gerçek enflasyon gizleniyor, bu nedenle tefeci faizleri ve büyük tavizlerle borç batağına saplanılıyor ve bu nedenle halk göz göre göre fakirleştiriliyor.
Hükümetin döviz kurunu sabit tutma inadı, bir yandan ülkenin en önemli döviz kaynakları olan ihracatçı ve turizmciyi rekabet edemez hale getiriyor, diğer yandan yerli üretimin ve pazarın tamamen yabancıların kontrolüne geçmesine neden oluyor.
ÜRETİM YOKSA ENFLASYON VAR
Anlayacağınız sözde ekonomi yönetiminin sözde ekonomi politikaları kocaman bir balon.
Çünkü para politikası ve yüksek vergi dışında hiçbir uygulaması olmayan bu yönetim, çiftçi,sanayici, üretici, KOBİ gibi, katma değer yaratacak tüm üretim mekanizmalarını yok sayıyor.
Yerli üretici küstürülüyor, insanlar üretimden vazgeçiyor, herkes faiz gibi faaliyet dışı gelirlere yöneliyor. Meydanı boş bulan yabancı ise kanla ve canla kazanılmış pazarımızı ve bağımsızlığımızı adım adım ele geçiriyor.
Oysa gelişen ve kalkınan ülkelere baktığınızda, birinci önceliklerinin para politikaları değil reel ekonomi politikaları olduğunu net bir şekilde görürsünüz. Tarım, sanayi ve üretim birinci öncelik. Para politikaları sadece üretimi desteklemek, dengelemek ve ayakta tutmak için var.
İşte bu politikasızlık, Türkiye ekonomisini kırılgan hale getiren en önemli sebep. Ve doğal olarak dış ticaret açığının hızla büyümesi de kaçınılmaz. İşin kötü tarafı, hükümetin kuru baskılama çabaları önce ekonomiyi, sonra yine kuru patlatacak. Kurun patlaması ise ithalat maliyetlerini hızla artırarak, örtülü enflasyonu bir kez daha kontrolden çıkaracak ve vatandaşı daha da yoksullaştıracak.
SONUÇ
Dış ticaret açığının artışı, hükümetin politikasızlığının net bir sonucu. Bu artış ya döviz kurunun fırlamasına yol açarak ekonomiyi kaosa sürükleyecek ya da kuru sabit tutma çabaları birçok şirketin iflasına sebep olacak.
Demedi demeyin…