Japonya Merkez Bankası Başkanı Atsushi Mimura, yenin dolar karşısında önemli bir düşüş yaşayarak 155 seviyesine yaklaşması üzerine perşembe günü dikkat çekici açıklamalarda bulundu. Mimura, “Döviz piyasasında tek taraflı ve ani hareketler gözlemliyoruz” ifadesini kullanarak, piyasalardaki dalgalanmaların yüksek bir aciliyetle izleneceğini vurguladı. Bu açıklamaların ardından yen, dolara karşı geçici bir toparlanma yaşasa da, tekrar zayıflama eğilimine geri döndü.
Mimura, piyasaları “Spekülatif hareketler de dahil olmak üzere yüksek bir aciliyetle izleyeceğiz” sözleriyle dikkatli bir şekilde takip ettiklerini belirtti. Japon para biriminin zayıflaması, Japon ekonomisini ve tüketici fiyatlarını etkileyen önemli bir gelişme olarak öne çıkıyor.
Diğer yandan, Japonya’da çalışanların baz maaşları eylül ayında yıllık bazda %2,6 oranında artarak 30 yılı aşkın bir süredir kaydedilen en yüksek seviyeye ulaştı. Ancak, maaş artışlarına rağmen fiyatlardaki yükseliş sebebiyle reel ücretlerde düşüş gözlemlendi. Bu durum, tüketicilerin satın alma gücünde azalmaya işaret ediyor ve Japon ekonomisinin büyümesini sınırlayabilecek potansiyel bir sorun olarak değerlendiriliyor. Japonya Merkez Bankası, maaş artışlarını yakından izlemekte olup, fiyat istikrarını koruma adına faiz artışları gibi önlemler alma olasılığını değerlendiriyor.
Önümüzdeki aylarda Japonya Merkez Bankası’nın faiz artırma ihtimali üzerinde yapılan anketler, ekonomistlerin yaklaşık yarısının aralık ayında bir faiz artırımı beklediğini, %32’lik bir kesimin ise bu artışın ocak ayında gerçekleşeceğini öngördüğünü ortaya koyuyor. Ekonomist Taro Kimura, “Veriler, Japonya Merkez Bankası’nın ocak ayında faiz oranlarını artırabileceğine dair görüşümüzü destekliyor” diyerek, Japon ekonomisinin bu hamleyle desteklenebileceğine dikkat çekti.
Yen, 2023 yılı boyunca dolara karşı değer kaybetmeye devam ederken, Japonya Merkez Bankası’nın döviz müdahalesi yapıp yapmayacağı belirsizliğini koruyor. Döviz piyasasındaki bu hareketlilik, küresel ticaret ve yatırımcı duyarlılığını da etkileyebilir. Japonya’nın bu süreçte güçlü bir müdahaleye ihtiyaç duyup duymayacağı, dünya ekonomisi ve Japon ekonomisinin geleceği açısından kritik bir soru işareti oluşturmaya devam ediyor.