Marmara Denizi’nde Müsilaj Tehdidi: Uzmanlardan Uyarılar
Marmara Denizi’nde deniz suyu sıcaklığının ekim ayının ilk 20 günü için uzun yıllar ortalamasının yaklaşık 2 santigrat derece üzerinde olduğu bildirildi. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan uzman, deniz yüzeyinde ölçülen 21 santigrat derece su sıcaklığının, 40 metre derinlikte ise 16 santigrat derece olarak kaydedildiğini belirtti. Müsilaj, soluduğumuz havadaki oksijenin çoğunu üreten tek hücreli alglerin, kirlilik nedeniyle artan azot ve fosforu kullanarak aşırı bir şekilde çoğalması sonucu suya salgıladığı polisakkaritlerden oluşuyor. Yapısı itibarıyla sümüksü, şeffaf ve tuttuğu kıvam açısından mikroorganizmalar için uygun bir ortam sunan bu salgı, denizde kilometrelerce uzanan tül benzeri yapılar oluşturuyor. Süreç, kibrit çöpü boyutundaki küçük oluşumların neden olduğu uzantıyla başlayarak, sonunda yoğun müsilaj kümelerine dönüşüyor. Uzman, bu kümelerin dibe çökmesiyle, dibe sabit canlıların beslenme ve nefes alma süreçlerini olumsuz etkileyerek ciddi kayıplara yol açabileceği konusunda uyardı.
Müsilaj oluşumunun Marmara Denizi’ndeki en kritik döneminin, genellikle Karadeniz’den İstanbul Boğazı aracılığıyla gelen suyun en düşük seviyeye indiği, deniz şartlarının durağanlık kazandığı ekim ayı olduğunu ifade eden uzman, müsilajın kış boyunca devam ederek yoğunluğunun arttığını ve Nisan ayından itibaren deniz yüzeyinde belirmeye başladığını hatırlattı.
Müsilajın yüzeyde görülen kısmının toplam müsilajın binde birine dahi ulaşmadığını dile getiren uzman, sıcaklık artışlarının, deniz şartlarındaki düşey karışımların sınırlandırılması ve artan kirlilik yükünün müsilaj oluşumunu tetiklediğini, bu durumun deniz ekosistemine ciddi zararları olduğunu vurguladı.
Marmara Denizi çevresinde yaşayan 25 milyon insanın atıklarının yalnızca %55’inin arıtıldığını belirten uzman, geriye kalan atıkların %45’inin sadece parçacık olarak fiziksel ayrım yapılarak derin deşarj ile denize bırakıldığını aktardı. Ayrıca, Türkiye sanayisinin yarısından fazlasının da Marmara Denizi çevresinde yoğunlaştığını ifade ederek, sanayi atıklarının en iyi ihtimalle yarısının arıtıldığını, geriye kalan kısmının ise hiç arıtılmadan denize ulaştığını kaydetti.
Deniz suyu sıcaklığında artışı önlemenin veya deniz şartlarındaki durağanlığa müdahale etmenin mümkün olmadığını belirten uzman, bu nedenle 2021 yılından bu yana bilim insanlarının yeni müsilaj oluşumunu önlemenin tek yolunun Marmara Denizi’nin atık yükünü azaltmak olduğuna dikkat çekti.
2021 yılında uygulamaya konulan Marmara Denizi Eylem Planı’nın 14 maddesinin denizin kirlilik yükünü azaltmaya yönelik olduğunu ifade eden uzman, MDEP’in etkili bir şekilde uygulanamaması nedeniyle kirlilik yükünün azaltılamadığını ve müsilaj tehdidinin yeniden baş gösterdiğini belirtti.
Müsilajın deniz ekosistemine verdiği zararı azaltmak, balıkçılık ve turizm gibi sektörlerdeki ekonomik kayıpları sınırlamak için merkezi ve yerel yönetimlerin acil harekete geçmesi gerektiğinin altını çizen uzman, Marmara Denizi’ne ulaşan tüm kirlilik kaynaklarının kontrol altına alınması gerektiğini ifade etti. Ayrıca, Nilüfer Çayı, Gönen Çayı ve Ergene Nehri’ne yönlendirilerek denize salınan endüstriyel atıkların durdurulması gerektiğini vurguladı. Tüm akarsular için debiye bağlı deşarj limitlerinin yeniden düzenlenmesi ve acilen uygulamaya konulması gerektiğini belirten uzman, Marmara Bölgesi’nde arıtılmamış atık deşarjının durdurulmasını ve denetimlerin artırılmasını talep etti.