Dünya Ekonomik Forumu’nun (DEF) yıllık toplantıları öncesinde yayımlanan Başekonomistler Görünümü Raporu, ekonomik büyüme tahminleri ve küresel ticaret dinamiklerindeki olası değişimler hakkında önemli veriler sunuyor. Raporda, dünya genelinde ekonomistlerin çoğunluğunun bu yıl zayıf büyüme beklediği ifade ediliyor. Ayrıca, ABD, Avrupa ve Çin gibi büyük ekonomilere dair öngörüler de yer alıyor.
Dünya Ekonomik Forumu (DEF), bu yıl 55’inci kez düzenlenecek yıllık toplantıları öncesinde Başekonomistler Görünümü Raporunu yayımlandı. Rapor, kamu ve özel sektörden önde gelen başekonomistlerin katılımıyla gerçekleştirilen anket sonuçlarını içeriyor. Anket sonuçlarına göre, katılımcıların yüzde 56’sı bu yıl küresel ölçekte daha zayıf bir ekonomik büyüme öngörürken, yüzde 17’si iyileşme bekliyor.
Amerika Birleşik Devletleri’nde ise başekonomistlerin yüzde 44’ü güçlü bir büyüme préde ediyor. Ancak, uzun vadeye bakıldığında, yüzde 61’i ABD’deki başkanlık seçiminin küresel ekonomi üzerinde kalıcı etkileri olacağına inanıyor. Aynı ankette katılımcıların yüzde 97’si ABD’nin kamu borç seviyesinde artış ve yüzde 94’ü daha yüksek enflasyon bekliyor. Katılımcılar, ekonomik risklerin devam ettiği yorumunu yapıyor.
Avrupa, son üç yıl boyunca ekonomik büyüme açısından en zayıf bölge olma konumunu sürdürüyor. Ekonomistlerin yüzde 74’ü Avrupa’da bu yıl “zayıf veya çok zayıf” ekonomik büyüme bekliyor. Öte yandan, dünyanın bir diğer büyük ekonomisi olan Çin’de, durgun tüketici talebi ve zayıf üretim nedeniyle büyüme ivmesinin azalması bekleniyor. Bu durum, küresel ekonomideki toparlanmanın daha dengesiz ve belirsiz hale gelmesine yol açabilir.
Rapor sonuçlarına göre, ABD’de yüzde 64 oranında daha gevşek bir para politikası beklenirken, Avrupa için bu oran yüzde 81 olarak öne çıkıyor. Çin’de ise ekonomistlerin yüzde 79’u gevşek para politikası izlenileceğini öngörüyor.
Ticaret Savaşlarının Yayılma Riski
Rapor kapsamında görüş bildiren başekonomistlerin yüzde 94’ü, önümüzdeki üç yıl içinde küresel mal ticaretinin daha parçalı bir görünüm kazanacağını belirtirken, yüzde 59’u da hizmet ticaretinde benzer bir trendin izleneceğini ifade ediyor.
Ekonomistlerin dörtte üçünden fazlası, işgücü hareketliliğinin önündeki engellerin artacağına, yüzde 65’i ise teknoloji ve veri transferleri üzerindeki kısıtlamaların genişleyeceğine işaret ediyor. Yerel ve uluslararası siyasi gelişmeler, tedarik zincirlerinin yeniden düzenlenmesi ile güvenlik endişeleri, küresel ekonomik görünüm açısından kritik bir önem taşıyor. Bu değişimlerin önümüzdeki üç yıl boyunca işletmeler ve tüketiciler için maliyetleri artıracağı yönünde endişeler mevcut.
Bu kapsamda, ekonomistlerin geleceğe dair öngörüleri ve mevcut ekonomik göstergeler, yaşanan gelişmelerin hem yerel hem de küresel ölçekte etkilerini anlamak adına büyük önem taşıyor.
Resmi Kurumlar:
Küresel ticaretin geleceği belirsiz: İşletmeler tedarik zincirlerini yeniden yapılandırıyor
Dünya genelindeki işletmelerin büyük bir kısmı, tedarik zincirlerini değiştirerek ve operasyonlarını bölgeselleştirerek, ticaretin daha karmaşık bir hale geleceği görüşünde. Yapılan bir araştırmaya göre, katılımcıların b yüzde 91’i işletmelerin tedarik zincirlerini yeniden yapılandırmayı planladığını belirtirken, b yüzde 90’ı da operasyonlarını bölgeselleştireceğini öngörüyor. Ek olarak, b yüzde 79’u çekirdek pazarlara yönelimin artacağını düşünmekte. Bu gelişmeler, küresel ticaretin zorlu bir sürece gireceğini işaret ediyor.
Başekonomistler arasında yapılan bir değerlendirmeye göre, b yüzde 48’i 2023 yılı için küresel ticarette büyüme beklemesine rağmen, b yüzde 68’i, özellikle ABD ve Çin arasındaki ticaret gerginliklerinin ötesinde, daha geniş çapta bir ticaret savaşının başlama ihtimalinin yüksek olduğunu öngörüyor. Bu çerçevede, korumacı ticaret politikaları, tedarik zincirlerinden kaynaklı değişiklikler, yaptırımlar ve ulusal güvenlik kaygıları gibi birçok etken, ticaret savaşının daha da derinleşme riskini artırıyor.
Bunun yanı sıra, anketin katılımcılarından b yüzde 82’si gelecekte ticaretin daha fazla bölgeselleşeceği öngörüsünde bulunuyor. DEF Ekonomik Büyüme ve Dönüşüm Başkanı Aengus Collins, bu anketin sonuçlarını değerlendirirken, küresel ekonominin ciddi bir baskı altında olduğuna dikkati çekti. Collins, “Büyüme görünümü son on yılların en zayıf seviyesinde. Hem yurt içi hem de yurt dışındaki siyasi gelişmeler, ekonomi politikalarının nasıl tartışmalı hale geldiğinin altını çizmekte. Bu ortamda işbirliği ruhunu teşvik etmek, her zamankinden daha fazla kararlılık ve yaratıcılık gerektirecek,” ifadelerini kullandı.
Enerji arzı sıkıntısı, ülkelerin en büyük risklerinden biri
DEF anketinden elde edilen bulgular gösteriyor ki, katılımcı ülkelerin b dörtte biri, “enerji arzı sıkıntısını” kendileri için ilk beş risk arasında sayıyor. Anketin yapıldığı ülkeler arasında Almanya, Hollanda ve Norveç gibi güçlü ekonomilere sahip ülkeler de yer almakta.
Söz konusu anket, toplamda 121 ülkeden 11 binden fazla sektördeki liderle gerçekleştirildi. Katılımcılara, “Önümüzdeki iki yıl içinde ülkeniz için en büyük tehdidi oluşturması en muhtemel beş risk hangileridir?” sorusu yöneltildi. Enerji tedarik sıkıntısını, bu ülkelerden 30’u kendi risk değerlendirmelerinde en büyük beş riskten biri olarak gördü. Risk listesi toplamda 34 maddeden oluşmaktaydı ve bu kapsamda 9 ülke enerji arz sıkıntısını birinci öncelik olarak belirtiliyor.
Enerji arzı sıkıntısı bir numaralı risk olarak tespit edilen ülkeler arasında Zimbabve, Venezuela, Zambiya, Tayvan, Güney Afrika, Kırgızistan, Liberya, Lesotho ve Honduras yer alıyor. Ek olarak, enerji arzını ilk beş risk arasında sayan diğer ülkeler arasında Almanya, Avustralya, Çad, Kamerun, Ekvador, Gabon, Irak, Japonya, İzlanda, İrlanda, Mali ve Malta da bulunmaktadır.
Bu bağlamda, Laos, Meksika, Hollanda, Norveç, Moğolistan, Pakistan, Nijerya, İsviçre ve Özbekistan gibi birçok ülke de enerji arzı sıkıntısını önemli bir risk olarak görmekte.
Küresel ticaretin durumu ve enerji arzı sorunları, dünya ekonomisini şekillendirmeye devam eden kritik unsurlar arasında yer alıyor. Tedarik zincirleri ve bölgesel işlem stratejilerinin yanı sıra, enerji arzı gibi faktörlerin de dikkate alınması gerekli görünüyor.
Resmi kurumların daha fazla bilgi için ziyaret edebileceğiniz web siteleri:
– [DEF](https://www.def.com)
– [Dünya Ticaret Örgütü](https://www.wto.org)
– [Uluslararası Enerji Ajansı (IEA)](https://www.iea.org)
Ülkeler Arasındaki Enerji Arzı Endişeleri Artıyor: Her Dört Ülkeden Biri Risk Altında
Son yapılan değerlendirmeler, dünya genelinde enerji arzına dair endişelerin giderek arttığını ortaya koydu. Bu bağlamda, enerji sıkıntısı yaşama tehlikesi, ekonomik belirsizliklerle beraber, ülkelerin önceden belirlenen risk analizlerinde ilk beş risk arasında zikredilmiştir. Anket sonuçlarına göre, katılımcı ülkelerin yaklaşık %25’inin enerji arzında sıkıntı çekme riski bulunduğunu bildirdi.
Analizlere göre, enerji talebinin hızla artış göstermesinin yanı sıra, bu talebin karşılanmasında karşılaşılan zorluklar, uluslararası ilişkiler ve iklim değişikliği gibi faktörler de dikkat çekmektedir. Enerji kaynaklarının sınırlı olması, döviz kurlarındaki dalgalanmalar ve mevcut altyapının yetersizliği, ülkeleri bu tür sıkıntılara karşı savunmasız bırakmaktadır. Uzmanlar, bu durumun sadece enerji maliyetlerini artırmakla kalmayıp, ayrıca ekonomik büyümeyi ve sosyal istikrarı da tehdit edebileceğine vurgu yapmaktadır.
Enerji arzı riskinin önemli ölçüde hissedilmesi, sanayi sektörünü de derinden etkilemektedir. Sanayiciler, üretim süreçlerinde enerji maliyetlerinin artması ile karşılaştıklarını ve bu durumun rekabetçiliklerini zayıflattığını ifade etmektedir. Bu bağlamda, bazı ülkeler, enerji bağımsızlığını artırmak amacıyla yerel enerji kaynaklarına yönelmeyi tercih etmektedir.
Enerji uzmanları, ülkelerin enerji arzı risklerini minimize etmek amacıyla çeşitli stratejiler geliştirmesi gerektiğini belirtmektedir. Bu stratejiler arasında, yenilenebilir enerji kaynaklarının daha fazla kullanılması, enerji verimliliği projelerinin teşvik edilmesi ve enerji altyapısının güçlendirilmesi gibi adımlar bulunmaktadır. Yenilenebilir enerji projelerine yapılan yatırımların artırılması, uzun vadede hem çevresel sürdürülebilirliği hem de enerji arz güvenliğini artıracaktır.
Bu durumla ilgili olarak, dünya genelindeki hükümetlerin, enerji politikalarını gözden geçirmeleri ve enerji üretiminde daha çeşitli kaynakların kullanılmasına yönelmeleri gerektiği ifade edilmektedir. Çeşitli enerji üretim yöntemleri, ülkelerin enerji arzında karşılaştığı riskleri azaltmaları için önemli bir fırsat sunmaktadır.
Bunun yanı sıra, enerji arzı sürecinin daha da karmaşık hale gelmesi, ülkelerin enerji diplomasisi ve uluslararası iş birliklerini güçlendirmesini gerektirmekte. Özellikle enerji ithalatına bağımlı olan ülkeler için, alternatif enerji tedarikçileri ile ilişkilerin güçlendirilmesi kritik bir öneme sahiptir. Bu durum, küresel enerji piyasalarında daha fazla istikrar ve sürdürülebilirlik sağlanmasına katkıda bulunabilir.
Sonuç olarak, dünya genelinde enerji arzı ile ilgili endişelerin artması, ülkeleri risk yönetiminde daha proaktif olmaya yöneltmektedir. Enerji arzında yaşanabilecek sıkıntılar, sanayiden tüketiciye kadar geniş bir etki alanına sahipken, bu durumun çözümünde bir araya gelinmesi gerektiği aşikardır.
Daha fazla bilgi için resmi kurumların web sitelerini ziyaret edebilirsiniz:
– [Parafinnet Emtia Fiyatları](https://parafinnet.com/emtia-fiyatlari/)
– [Parafinnet Döviz Fiyatları](https://parafinnet.com/canli-doviz/)
– [Parafinnet Borsa Fiyatları](https://parafinnet.com/canli-borsa/)
– [Parafinnet Kripto Fiyatları](https://parafinnet.com/kripto-paralar/)